Konya’da yaşanan olay… Bir doktor, fazla açık giyindiği için bir hastayı reddetti. Bir kıvılcım, birden toplumu ikiye böldü. Bir tarafta, Batı’dan ithal edilmiş sahte özgürlük nutuklarıyla “doktor bakmak zorunda!” diyenler… Diğer tarafta, “Bu toplumun da bir ölçüsü var” diye haykıranlar…
İşte tam da buradayız: Bir yol ayrımında.
Biz Kimiz?
Biz, kökü asırlara dayanan bir milletiz. Bizim dedelerimiz, atalarımız, bu toprakları sadece kanlarıyla değil, inançlarıyla, edebiyle, ahlakıyla yoğurdu.
Bizim medeniyetimizde sokakta haya vardır.
Bizim kültürümüzde kadına da, erkeğe de giyim kuşamda ölçü vardır.
Bizim değerlerimizde toplumun ortasında “ben istediğimi yaparım” diyecek pervasızlık yoktur.
Şimdi soruyorum: Dedelerimizin mirasını, Batı’dan ithal edilen sınırsız özgürlük safsatasına mı feda edeceğiz?
Batı’nın Çürümüş Dünyası
Batı’nın “özgürlük” diye pazarladığı şeyin sonucunu hepimiz görüyoruz:
Aile diye bir şey kalmamış, boşanmalar çığ gibi büyümüş.
Gençlik uyuşturucu,kumar, alkol ve sefahat batağına saplanmış.
İnsan ilişkileri, ahlak değil, çıkar üzerine kurulmuş.
Bizim kapımıza getirdikleri reçete budur!
Ve bazıları da utanmadan, sıkılmadan bu reçeteyi savunuyor.
Doktorun Tavrı: Bir Milletin İradesi
Konya’daki doktor, sadece bir hastaya “hayır” demedi.
O, aslında topluma şunu haykırdı:
“Bu milletin değerleri var!
Bu toprakların edebi var!
Bu insanların inancı var!
Siz Batı’nın rezil anlayışını bize dayatamazsınız!”
O tavır, bireysel bir tercih değil, millî ve manevî bir direniştir.
Medeniyet Davası
Bugün mesele, bir kadının nasıl giyindiği meselesi değildir.Bugün mesele, bir erkeğin hangi kıyafetle hastaneye girdiği meselesi de değildir.
Bugün mesele şudur:
Biz, bin yıllık değerlerimizi mi savunacağız, yoksa Batı’nın çürümüş kültürüne teslim mi olacağız?
Bu bir medeniyet davasıdır.
Ya özümüze, ata-baba mirasımıza sarılıp geleceğimizi kurtaracağız…
Ya da “özgürlük” aldatmacasıyla çürüyen Batı’nın yolundan gidip, kendi mezar taşımızı kendimiz kazacağız.
Son Söz
Konya’daki olay, bir uyarıdır. “Ayağa kalkın!” diyen bir çığlıktır.Özgürlük adı altında sorumsuzluğa, ahlaksızlığa, edepsizliğe teslim olmayalım.Çünkü biz bu topraklarda sadece özgür olmak için değil, değerlerimizle var olmak için yaşıyoruz.
Unutmayalım:
Bizim özgürlüğümüz, atalarımızın kanıyla, imanıyla, edebiyle şekillendi.Ve bu özgürlüğü, Batı’nın çürük değerlerine asla teslim etmeyeceğiz!
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Özcan Şeker
TOPLUMU AYAKTA TUTAN ÖZGÜRLÜK DEĞİL AHLAKTIR
TOPLUMU AYAKTA TUTAN ÖZGÜRLÜK DEĞİL AHLAKTIR
Konya’da yaşanan olay… Bir doktor, fazla açık giyindiği için bir hastayı reddetti. Bir kıvılcım, birden toplumu ikiye böldü. Bir tarafta, Batı’dan ithal edilmiş sahte özgürlük nutuklarıyla “doktor bakmak zorunda!” diyenler… Diğer tarafta, “Bu toplumun da bir ölçüsü var” diye haykıranlar…
İşte tam da buradayız: Bir yol ayrımında.
Biz Kimiz?
Biz, kökü asırlara dayanan bir milletiz. Bizim dedelerimiz, atalarımız, bu toprakları sadece kanlarıyla değil, inançlarıyla, edebiyle, ahlakıyla yoğurdu.
Bizim medeniyetimizde sokakta haya vardır.
Bizim kültürümüzde kadına da, erkeğe de giyim kuşamda ölçü vardır.
Bizim değerlerimizde toplumun ortasında “ben istediğimi yaparım” diyecek pervasızlık yoktur.
Şimdi soruyorum: Dedelerimizin mirasını, Batı’dan ithal edilen sınırsız özgürlük safsatasına mı feda edeceğiz?
Batı’nın Çürümüş Dünyası
Batı’nın “özgürlük” diye pazarladığı şeyin sonucunu hepimiz görüyoruz:
Aile diye bir şey kalmamış, boşanmalar çığ gibi büyümüş.
Gençlik uyuşturucu,kumar, alkol ve sefahat batağına saplanmış.
İnsan ilişkileri, ahlak değil, çıkar üzerine kurulmuş.
Bizim kapımıza getirdikleri reçete budur!
Ve bazıları da utanmadan, sıkılmadan bu reçeteyi savunuyor.
Doktorun Tavrı: Bir Milletin İradesi
Konya’daki doktor, sadece bir hastaya “hayır” demedi.
O, aslında topluma şunu haykırdı:
“Bu milletin değerleri var!
Bu toprakların edebi var!
Bu insanların inancı var!
Siz Batı’nın rezil anlayışını bize dayatamazsınız!”
O tavır, bireysel bir tercih değil, millî ve manevî bir direniştir.
Medeniyet Davası
Bugün mesele, bir kadının nasıl giyindiği meselesi değildir.Bugün mesele, bir erkeğin hangi kıyafetle hastaneye girdiği meselesi de değildir.
Bugün mesele şudur:
Biz, bin yıllık değerlerimizi mi savunacağız, yoksa Batı’nın çürümüş kültürüne teslim mi olacağız?
Bu bir medeniyet davasıdır.
Ya özümüze, ata-baba mirasımıza sarılıp geleceğimizi kurtaracağız…
Ya da “özgürlük” aldatmacasıyla çürüyen Batı’nın yolundan gidip, kendi mezar taşımızı kendimiz kazacağız.
Son Söz
Konya’daki olay, bir uyarıdır. “Ayağa kalkın!” diyen bir çığlıktır.Özgürlük adı altında sorumsuzluğa, ahlaksızlığa, edepsizliğe teslim olmayalım.Çünkü biz bu topraklarda sadece özgür olmak için değil, değerlerimizle var olmak için yaşıyoruz.
Unutmayalım:
Bizim özgürlüğümüz, atalarımızın kanıyla, imanıyla, edebiyle şekillendi.Ve bu özgürlüğü, Batı’nın çürük değerlerine asla teslim etmeyeceğiz!