Hayat bazen çok şey öğretir ama en basit olanı en sona saklar: Paylaşmayı. Oysa insan, paylaşmadıkça eksik kalır. Sahip olduklarımız ne kadar çok olursa olsun, paylaşılmadığında sadece yük olur omuzlarımızda.
Bazen bir dilim ekmektir paylaşılan… Karnı tam doyurmaz belki ama kalbi doyurur. İkiye bölünen ekmek küçülmez; anlamı büyür. Bazen bir yudum sudur… Dudaklara değdiğinde yalnızca susuzluğu değil, “unutulmuş olma” duygusunu da siler. Çünkü insan en çok yokluktan değil, yok sayılmaktan incinir.
Ve bazen de küçücük bir gülümsemedir paylaşılan. Ne cebinden eksilir ne de yorulursun ama karşındakinin gününü aydınlatabilir. Gülümseme, paylaşmanın en saf hâlidir. Dili yoktur, şartı yoktur, karşılık beklemez. Yorgun bir yüze değdiğinde umut olur, karanlık bir ana ışık sızdırır.
Paylaşmak sadece maddi olanla sınırlı değildir. Sevgiyi paylaşmak vardır mesela… Dinlemekle, anlamakla, yanında olmakla olur. Bazen bir insanın tek ihtiyacı, derdini bölüşecek bir kalptir. O kalp açıldığında yük hafifler, acı bölünür, dayanma gücü artar.
Paylaştıkça çoğalan tek şey sevgidir. Saklandıkça solan, paylaşıldıkça büyüyen bir çiçek gibidir. Bir çocuğun başını okşamak, bir yaşlının elini tutmak, tanımadığın birine içten bir selam vermek… Bunların hiçbiri büyük şeyler değildir ama hepsi dünyayı biraz daha yaşanır kılar.
Belki de bu yüzden paylaşmanın huzuru bu kadar derindir. Gösterişsizdir ama gerçektir. Sessizdir ama iz bırakır. İnsan paylaştığında anlar; mutluluk biriktirilen değil, bölüşülen bir duygudur.
Bir dilim ekmekle, bir yudum suyla, içten bir gülümsemeyle… Paylaşabildiğimiz kadar insan, paylaşabildiğimiz kadar mutluyuz
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Özcan Şeker
PAYLAŞMAK;İNSANA DAİR EN SESSİZ GERÇEK
Hayat bazen çok şey öğretir ama en basit olanı en sona saklar: Paylaşmayı. Oysa insan, paylaşmadıkça eksik kalır. Sahip olduklarımız ne kadar çok olursa olsun, paylaşılmadığında sadece yük olur omuzlarımızda.
Bazen bir dilim ekmektir paylaşılan… Karnı tam doyurmaz belki ama kalbi doyurur. İkiye bölünen ekmek küçülmez; anlamı büyür. Bazen bir yudum sudur… Dudaklara değdiğinde yalnızca susuzluğu değil, “unutulmuş olma” duygusunu da siler. Çünkü insan en çok yokluktan değil, yok sayılmaktan incinir.
Ve bazen de küçücük bir gülümsemedir paylaşılan. Ne cebinden eksilir ne de yorulursun ama karşındakinin gününü aydınlatabilir. Gülümseme, paylaşmanın en saf hâlidir. Dili yoktur, şartı yoktur, karşılık beklemez. Yorgun bir yüze değdiğinde umut olur, karanlık bir ana ışık sızdırır.
Paylaşmak sadece maddi olanla sınırlı değildir. Sevgiyi paylaşmak vardır mesela… Dinlemekle, anlamakla, yanında olmakla olur. Bazen bir insanın tek ihtiyacı, derdini bölüşecek bir kalptir. O kalp açıldığında yük hafifler, acı bölünür, dayanma gücü artar.
Paylaştıkça çoğalan tek şey sevgidir. Saklandıkça solan, paylaşıldıkça büyüyen bir çiçek gibidir. Bir çocuğun başını okşamak, bir yaşlının elini tutmak, tanımadığın birine içten bir selam vermek… Bunların hiçbiri büyük şeyler değildir ama hepsi dünyayı biraz daha yaşanır kılar.
Belki de bu yüzden paylaşmanın huzuru bu kadar derindir. Gösterişsizdir ama gerçektir. Sessizdir ama iz bırakır. İnsan paylaştığında anlar; mutluluk biriktirilen değil, bölüşülen bir duygudur.
Bir dilim ekmekle, bir yudum suyla, içten bir gülümsemeyle… Paylaşabildiğimiz kadar insan, paylaşabildiğimiz kadar mutluyuz