İSRAİL BARIŞIN DEĞİL KAOSUN TARAFINDA

Yazının Giriş Tarihi: 18.10.2025 20:37
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.10.2025 20:41

Trump’ın bile sözünü dinlemeyen Netanyahu yönetimi, ateşkes masalarını bombalarla dağıtırken; Türkiye insani vicdanın ve adaletin tek sesi olarak öne çıkıyor.

Ortadoğu bir kez daha kandırıldı.

Yine “ateşkes”, yine “barış” sözleri, yine sahada bombalar, yıkım ve ölüm...

İsrail, son ateşkes anlaşmasında da aynı senaryoyu oynadı: “Rehineleri istiyoruz” dedi, ama o rehineleri enkaz altından çıkarabilecek AFAD ekiplerinin girişine izin vermedi.

Türkiye Cumhuriyeti, Filistin halkının insani çağrısına kulak verip 80 kişilik AFAD ekibini göndermeye hazırlanırken, İsrail “güvenlik” bahanesiyle kapıları kapattı.

Bir kez daha gördük ki; İsrail için “rehine” bir bahane, “barış” ise sadece bir aldatmacadır.

Anlaşma Tanımaz Bir Devletin Uzun Sicili

İsrail’in bugünkü tutumu, geçmişinden bağımsız değil.

Bu devletin tarihi, imzaladığı ama hiçbirine sadık kalmadığı anlaşmalarla dolu:

1993 Oslo Anlaşması: Filistin’e özerklik verilmesi taahhüt edildi. İsrail, kısa sürede yeni yerleşimlerle bu anlaşmayı fiilen çöpe attı.

2003 Yol Haritası Planı: İki devletli çözüm hedeflenmişti. İsrail, tam tersine Batı Şeria’yı duvarlarla böldü, Filistin’i açık hava hapishanesine çevirdi.

2008 Gazze Ateşkesi: Ateşkes ilanından haftalar sonra Gazze’ye bomba yağdırarak yüzlerce sivili katletti.

BM’nin 242 ve 338 sayılı kararları: “İşgal edilen topraklardan çekil” dendi. Yarım asır geçti, İsrail geri çekilmek yerine işgalini genişletti.

Bugün yaşanan da bu zincirin son halkasıdır.

İsrail her defasında “barış” masasına oturur, imza atar, ardından o masayı bombalarla dağıtır.

Trump’ın İsrail Sevdası ve Sessizliği

Donald Trump döneminde, İsrail tarihte hiç olmadığı kadar cesaretlendi.

Trump yönetimi, Filistin meselesinde açıkça İsrail’in avukatlığını yaptı.

Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdı.

Golan Tepeleri’ni İsrail toprağı ilan etti.

“Yüzyılın Anlaşması” diye sunduğu planla, Filistin topraklarını parça parça İsrail’e devreden bir metni dayattı.

Son barış görüşmelerinde, İsrail adına taahhütlerde bulunarak Filistin’e “ateşkes karşılığında ekonomik destek” sözü verdi.

Ama ne oldu?

İsrail, Trump’ın bütün bu taahhütlerini hiçe saydı.

Ateşkesi ihlal etti, yeni yerleşimler kurdu, Gazze’ye saldırılara devam etti.

Trump ise sessiz kaldı. Çünkü onun için barış bir hedef değil, İsrail lobisine verilmiş bir siyasi rüşvetti.

Bugün geldiğimiz noktada, İsrail artık Trump’ı bile dinlemiyor.

Çünkü İsrail biliyor ki, ne yaparsa yapsın Washington’dan ses çıkmayacak.

Netanyahu yönetimi, ABD’nin verdiği desteği “hesap sorulmazlık” garantisine dönüştürdü.

Ama bu kez tablo değişiyor — çünkü sahada Türkiye’nin sesi yükseliyor.

Netanyahu’nun Savaşa Bağlı İktidarı

İsrail Başbakanı Netanyahu için barış, siyasi bir tehdit.

İçeride yolsuzluk dosyaları, protestolar, güvenlik krizleriyle sıkışan Netanyahu, koltuğunu korumanın tek yolunun savaş olduğuna inanıyor.

Savaş biterse hesap verecek, ateşkes olursa iç siyaset patlayacak.

Bu yüzden Netanyahu, barışı değil, kaosu tercih ediyor.

Gazze’ye, Lübnan’a, hatta kendi müttefiklerine rağmen saldırılar düzenliyor; çünkü biliyor ki savaş sürdükçe koltuğu sağlam kalacak.

Türkiye’nin Duruşu: Vicdanın ve Adaletin Tarafında

Türkiye, bu oyunu yıllardır okuyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İsrail’in şaibeli ve kirli geçmişine karşı teyakkuzdayız” derken sadece bir uyarı yapmıyor; bir devlet hafızasının konuştuğunu biliyoruz.

Mavi Marmara katliamında, uluslararası sularda sivilleri vuran İsrail’e karşı Ankara diplomatik ilişkileri en alt seviyeye indirdi.

Kudüs’ün statüsü konusunda, “Kudüs kırmızı çizgimizdir” diyerek dünyaya ilk tepkiyi Türkiye gösterdi.

Gazze saldırılarında, Türkiye hem Birleşmiş Milletler’de hem İslam İşbirliği Teşkilatı’nda en sert tavrı aldı.

Ve bugün, Filistin’de enkaz altındaki rehineleri kurtarmak için yardım gönderen tek ülke yine Türkiye’dir.

Bu tutum, diplomatik bir jest değil, ahlaki bir mecburiyettir.

Çünkü Türkiye için barış, güçsüzlerin sığınağı değil; güçlülerin adaletidir.

Sonuç: Barışın Önündeki Engel İsrail’in Kendisi

Bugün artık saklanacak bir şey kalmadı.

İsrail’in barış istemediği, sadece zamana oynadığı, kendi halkını bile kandırdığı apaçık ortada.

Geçmişte yaptığı her ihlalin üstünü örtmeye çalışan bir devlet, şimdi yine aynı oyunu oynuyor.

Ama Türkiye’nin teyakkuzu, bu kez bu oyunu bozacak.

Çünkü artık herkes biliyor:

Barışın önündeki en büyük engel Filistin değil, İsrail’dir.

Ve İsrail’in gerçek yüzünü gösteren her krizde, Türkiye yine adaletin ve insanlığın yanında olacaktır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.