“Çocuklarımızı telefondan değil, değerlerinden uzaklaştırıyoruz. Oruçla alay eden videolar, duaları unutturan ekranlar… Sosyal medya sadece zaman değil, iman da çalıyor.”
Sofrada Dua Yerine Bildirim Sesi
Bir zamanlar iftar sofraları, edilen dualarla başlardı. Şimdi aynı sofrada anne yemek getiriyor, baba haberlere bakıyor, çocuk ise TikTok’ta video izliyor. Sofranın bereketi, telefon ışığında kayboluyor. Dua yerine bildirim sesi duyuluyor.
Ramazan ayı çocuklarımız için maneviyatı hissetmenin zamanıydı. Ama bugün sosyal medyada “oruçla alay eden” videolar, gençlerin gülüp geçtiği bir eğlenceye dönüşmüş durumda. Kimisi, çevresine “ayıp olmasın” diye gizlice orucunu bozuyor. Bu sadece bir alışkanlık kaybı değil; imanın sessizce aşınması.
Bayramlar Tatil, Değerler Eğlenceye Kurban
Bir çocuk bayram sabahı dedesinin elini öpmek yerine, sosyal medyada hazır bayram mesajı göndermeyi tercih ediyorsa, tehlikenin boyutu ortada.
Bayramlarımız, milli günlerimiz, maneviyatımız; hepsi ekranın gölgesinde sönüyor.
14 yaşındaki genç, yabancı fenomenleri izleyerek kendi kültürünü geri kalmışlık olarak görüyor. Türkçe yerine yabancı kelimelerle konuşmayı “havalı” buluyor. Bayram ziyaretleri ise “gereksiz” geliyor.
Sosyal medya, çocuklarımızı sadece uyutmakla kalmıyor, kendi kimliğinden, inancından ve köklerinden koparıyor.
Kökünden Kopan Ağaç Ayakta Kalmaz
İnançsızlık, kültürsüzlük ve köksüzlük… Sosyal medyanın açtığı en derin yaralar bunlar. Bir milletin gücü, gençlerinin imanında, ahlakında ve değerlerinde saklıdır. O değerler zayıflarsa, gelecek de zayıflar.
Bugün çocuklarımız cami avlularında koşmak yerine oyun konsolunun başında, dedesinden dua öğrenmek yerine yabancı yayıncılardan “trend” takip ediyor. Kökünden koparılan bir ağacın fırtınada ayakta kalması mümkün değildir.
Çözüm: Yasak Değil, Rehberlik
Sosyal medyayı tamamen yasaklamak imkânsız. Ama çocuklarımızı rehbersiz bırakmak da büyük bir hata. Çözüm, onların hem kalplerine hem de akıllarına rehberlik etmekten geçiyor.
Manevi değerleri yaşatmak: Sofraları, bayramları, duaları yeniden canlandırmak.
Milli kimliği güçlendirmek: Çocuklara tarihini, kahramanlarını, kültürel mirasını anlatmak.
Dijital bilinç aşılamak: Sosyal medyada gördüğü her şeyin gerçek olmadığını öğretmek, inanç ve değerlerle alay eden içeriklere karşı uyarıcı olmak.
Son Söz
Unutmayalım: Sosyal medya çocuklarımızdan sadece zaman çalmıyor. İnançlarını, kimliklerini ve köklerini de sessizce alıp götürüyor.
Çocuklarımızı ekran ışığında kaybolmaktan kurtarmak için, onlara teknolojiden daha güçlü bir şey sunmalıyız: İman, kültür, ahlak ve kökleriyle bağ kuracak güçlü bir rehberlik.
Çünkü bir nesil imanını ve değerlerini kaybederse, sadece bugünü değil, geleceği de kaybeder.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Özcan Şeker
EKRAN IŞIĞINDA KAYBOLAN NESİL
Ekran Işığında Kaybolan Nesil:
İnançlarımız Sessizce Tükeniyor
“Çocuklarımızı telefondan değil, değerlerinden uzaklaştırıyoruz. Oruçla alay eden videolar, duaları unutturan ekranlar… Sosyal medya sadece zaman değil, iman da çalıyor.”
Sofrada Dua Yerine Bildirim Sesi
Bir zamanlar iftar sofraları, edilen dualarla başlardı. Şimdi aynı sofrada anne yemek getiriyor, baba haberlere bakıyor, çocuk ise TikTok’ta video izliyor. Sofranın bereketi, telefon ışığında kayboluyor. Dua yerine bildirim sesi duyuluyor.
Ramazan ayı çocuklarımız için maneviyatı hissetmenin zamanıydı. Ama bugün sosyal medyada “oruçla alay eden” videolar, gençlerin gülüp geçtiği bir eğlenceye dönüşmüş durumda. Kimisi, çevresine “ayıp olmasın” diye gizlice orucunu bozuyor. Bu sadece bir alışkanlık kaybı değil; imanın sessizce aşınması.
Bayramlar Tatil, Değerler Eğlenceye Kurban
Bir çocuk bayram sabahı dedesinin elini öpmek yerine, sosyal medyada hazır bayram mesajı göndermeyi tercih ediyorsa, tehlikenin boyutu ortada.
Bayramlarımız, milli günlerimiz, maneviyatımız; hepsi ekranın gölgesinde sönüyor.
14 yaşındaki genç, yabancı fenomenleri izleyerek kendi kültürünü geri kalmışlık olarak görüyor. Türkçe yerine yabancı kelimelerle konuşmayı “havalı” buluyor. Bayram ziyaretleri ise “gereksiz” geliyor.
Sosyal medya, çocuklarımızı sadece uyutmakla kalmıyor, kendi kimliğinden, inancından ve köklerinden koparıyor.
Kökünden Kopan Ağaç Ayakta Kalmaz
İnançsızlık, kültürsüzlük ve köksüzlük… Sosyal medyanın açtığı en derin yaralar bunlar. Bir milletin gücü, gençlerinin imanında, ahlakında ve değerlerinde saklıdır. O değerler zayıflarsa, gelecek de zayıflar.
Bugün çocuklarımız cami avlularında koşmak yerine oyun konsolunun başında, dedesinden dua öğrenmek yerine yabancı yayıncılardan “trend” takip ediyor. Kökünden koparılan bir ağacın fırtınada ayakta kalması mümkün değildir.
Çözüm: Yasak Değil, Rehberlik
Sosyal medyayı tamamen yasaklamak imkânsız. Ama çocuklarımızı rehbersiz bırakmak da büyük bir hata. Çözüm, onların hem kalplerine hem de akıllarına rehberlik etmekten geçiyor.
Manevi değerleri yaşatmak: Sofraları, bayramları, duaları yeniden canlandırmak.
Milli kimliği güçlendirmek: Çocuklara tarihini, kahramanlarını, kültürel mirasını anlatmak.
Dijital bilinç aşılamak: Sosyal medyada gördüğü her şeyin gerçek olmadığını öğretmek, inanç ve değerlerle alay eden içeriklere karşı uyarıcı olmak.
Son Söz
Unutmayalım: Sosyal medya çocuklarımızdan sadece zaman çalmıyor. İnançlarını, kimliklerini ve köklerini de sessizce alıp götürüyor.
Çocuklarımızı ekran ışığında kaybolmaktan kurtarmak için, onlara teknolojiden daha güçlü bir şey sunmalıyız: İman, kültür, ahlak ve kökleriyle bağ kuracak güçlü bir rehberlik.
Çünkü bir nesil imanını ve değerlerini kaybederse, sadece bugünü değil, geleceği de kaybeder.