DOKUNULMAZ ZANNEDİLENLER DEVLETIN RADARİNA GİRİNCE
Yazının Giriş Tarihi: 23.12.2025 20:12
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.12.2025 20:16
Türkiye’de hâlâ yaşananları “kişisel mesele”, “münferit olay” ya da “tesadüf” sananlar var.
Ya da daha doğrusu, öyle sanılması isteniyor.
Oysa sahnede olan şey nettir:
Küresel baronların yerli vitrinleri bir bir görünür hâle gelmektedir.
İş dünyası, sanat camiası, spor kulisleri, medya ekranları…
Uzun yıllardır “dokunulmaz” kabul edilen alanlar artık devletin merceği altındadır.
Ve bu durum bazı çevreleri fena hâlde rahatsız etmiştir.
Vitrindeki İsimler, Arkadaki Ağ
Bugün kamuoyuna yansıyan bazı gözaltılar, soruşturmalar ve incelemeler özellikle isimler üzerinden tartıştırılıyor.
Sadettin Saran…
Spor, medya ve iş dünyasında yıllardır “saygın”, “uluslararası”, “bağlantılı” bir figür olarak sunulan bir isim.
Ela Rümeysa…
Sanat ve sosyal çevrelerde parlatılan, belirli ideolojik ve fonlu alanlarla temasları tartışılan bir başka vitrin yüz.
Mehmet Akif Ersoy ve benzeri ekran figürleri…
Sürekli aynı merkezlerden beslenen, aynı politik refleksleri tekrar eden medya yüzleri.
Tekrar edelim:
Bu bir suç isnadı değildir.
Herkes hukuk önünde masumdur.
Ama şu soruyu sormak da devlet ciddiyetidir: Bu isimler neden hep aynı networklerin içinde?
Neden aynı fon çevreleri, aynı medya kanalları, aynı uluslararası temaslar?
Çünkü mesele isimler değil,
o isimleri büyüten, koruyan ve gerektiğinde sahaya süren sistemdir.
Baron Kimdir?
Baron;
Fabrika sahibi olmak zorunda değildir.
Medya patronu olmak zorunda değildir.
Spor kulübü başkanı ya da sanatçı da olabilir.
Baron;
küresel finansla temaslı,
uluslararası fonlarla uyumlu,
yerli ama zihnen ithal
bir aparat figürdür.
Bu figürler üzerinden;
Algı yönetilir,
Toplum yönlendirilir,
Devlet baskı altına alınmak istenir.
Yeni olan ne biliyor musunuz?
Devlet artık bunu seyretmiyor
Aynı El, Aynı Senaryo
Bu yapıların arkasındaki akıl yeni değil.
CIA merkezli küresel düzen;
önce elit üretir,
sonra parlatır,
ardından “kanaat önderi”, “başarılı iş insanı”, “özgür sanatçı” etiketiyle sahaya sürer.
Latin Amerika’da denendi.
Orta Doğu’da yakıldı.
Doğu Avrupa’da uygulandı.
Afrika’da hâlâ sürüyor.
Türkiye’de de denemek istediler.
Ama hesap edemedikleri bir şey vardı:
Bu devlet eski devlet değil.
Türkiye Kişilerle Değil, Yapılarla Hesaplaşıyor
Bugün yaşananlar bir intikam değil.
Bir iç kavga hiç değil.
Bu, devletin içine sızmış finans–medya–siyaset–kültür ağlarının tasfiyesidir.
Selçuklu’dan gelen sınır aklı,
Osmanlı’dan kalan denge siyaseti,
Cumhuriyet’in egemenlik refleksi
bugün aynı anda çalışmaktadır.
Bu yüzden;
Reyting sopası işlemiyor,
Kredi notu tehdidi tutmuyor,
“Batı rahatsız olur” fısıltıları karşılık bulmuyor.
Asıl Rahatsızlık Nereden?
Türkiye;
Afrika’da güvenlik mimarisi kuruyor,
Balkanlar’da enerjiyle oyun değiştiriyor,
Kafkasya’da dengeyi yeniden yazıyor,
Orta Asya’da Türk Devletleri eksenini büyütüyor.
Ve bunu kimseden icazet almadan yapıyor.
İşte baronları asıl rahatsız eden de bu.
Çünkü Türkiye artık;
yönetilen değil, yön veren bir ülkedir.
Ekonomi Üzerinden Savaş, Medya Üzerinden Baskı;
Bugün savaş;
Dövizle,
Faizle,
Spekülatif sermayeyle,
Manşetlerle yapılıyor.
Finans baronları ve onların yerli vitrinleri bu yüzden önde.
Devletin bu alanlara yönelmesi tesadüf değil,
zorunluluktur.
Son Söz: Dokunulmaz Yoktur
“Hak geldi, bâtıl zail oldu.” (İsrâ, 81)
Bugün olan biten bir rövanş değil,
hakikatin geri dönüşüdür.
İsimler tartışılır,
manşetler atılır,
algılar köpürtülür.
Ama sonuç değişmez:
Bu ülkede artık dokunulmaz baronlar yoktur.
Vitrinler devleti perdeleyemez.
Türkiye yeni oyunu kurmaktadır.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Özcan Şeker
DOKUNULMAZ ZANNEDİLENLER DEVLETIN RADARİNA GİRİNCE
Türkiye’de hâlâ yaşananları “kişisel mesele”, “münferit olay” ya da “tesadüf” sananlar var.
Ya da daha doğrusu, öyle sanılması isteniyor.
Oysa sahnede olan şey nettir:
Küresel baronların yerli vitrinleri bir bir görünür hâle gelmektedir.
İş dünyası, sanat camiası, spor kulisleri, medya ekranları…
Uzun yıllardır “dokunulmaz” kabul edilen alanlar artık devletin merceği altındadır.
Ve bu durum bazı çevreleri fena hâlde rahatsız etmiştir.
Vitrindeki İsimler, Arkadaki Ağ
Bugün kamuoyuna yansıyan bazı gözaltılar, soruşturmalar ve incelemeler özellikle isimler üzerinden tartıştırılıyor.
Sadettin Saran…
Spor, medya ve iş dünyasında yıllardır “saygın”, “uluslararası”, “bağlantılı” bir figür olarak sunulan bir isim.
Ela Rümeysa…
Sanat ve sosyal çevrelerde parlatılan, belirli ideolojik ve fonlu alanlarla temasları tartışılan bir başka vitrin yüz.
Mehmet Akif Ersoy ve benzeri ekran figürleri…
Sürekli aynı merkezlerden beslenen, aynı politik refleksleri tekrar eden medya yüzleri.
Tekrar edelim:
Bu bir suç isnadı değildir.
Herkes hukuk önünde masumdur.
Ama şu soruyu sormak da devlet ciddiyetidir: Bu isimler neden hep aynı networklerin içinde?
Neden aynı fon çevreleri, aynı medya kanalları, aynı uluslararası temaslar?
Çünkü mesele isimler değil,
o isimleri büyüten, koruyan ve gerektiğinde sahaya süren sistemdir.
Baron Kimdir?
Baron;
Fabrika sahibi olmak zorunda değildir.
Medya patronu olmak zorunda değildir.
Spor kulübü başkanı ya da sanatçı da olabilir.
Baron;
küresel finansla temaslı,
uluslararası fonlarla uyumlu,
yerli ama zihnen ithal
bir aparat figürdür.
Bu figürler üzerinden;
Algı yönetilir,
Toplum yönlendirilir,
Devlet baskı altına alınmak istenir.
Yeni olan ne biliyor musunuz?
Devlet artık bunu seyretmiyor
Aynı El, Aynı Senaryo
Bu yapıların arkasındaki akıl yeni değil.
CIA merkezli küresel düzen;
önce elit üretir,
sonra parlatır,
ardından “kanaat önderi”, “başarılı iş insanı”, “özgür sanatçı” etiketiyle sahaya sürer.
Latin Amerika’da denendi.
Orta Doğu’da yakıldı.
Doğu Avrupa’da uygulandı.
Afrika’da hâlâ sürüyor.
Türkiye’de de denemek istediler.
Ama hesap edemedikleri bir şey vardı:
Bu devlet eski devlet değil.
Türkiye Kişilerle Değil, Yapılarla Hesaplaşıyor
Bugün yaşananlar bir intikam değil.
Bir iç kavga hiç değil.
Bu, devletin içine sızmış finans–medya–siyaset–kültür ağlarının tasfiyesidir.
Selçuklu’dan gelen sınır aklı,
Osmanlı’dan kalan denge siyaseti,
Cumhuriyet’in egemenlik refleksi
bugün aynı anda çalışmaktadır.
Bu yüzden;
Reyting sopası işlemiyor,
Kredi notu tehdidi tutmuyor,
“Batı rahatsız olur” fısıltıları karşılık bulmuyor.
Asıl Rahatsızlık Nereden?
Türkiye;
Afrika’da güvenlik mimarisi kuruyor,
Balkanlar’da enerjiyle oyun değiştiriyor,
Kafkasya’da dengeyi yeniden yazıyor,
Orta Asya’da Türk Devletleri eksenini büyütüyor.
Ve bunu kimseden icazet almadan yapıyor.
İşte baronları asıl rahatsız eden de bu.
Çünkü Türkiye artık;
yönetilen değil, yön veren bir ülkedir.
Ekonomi Üzerinden Savaş, Medya Üzerinden Baskı;
Bugün savaş;
Dövizle,
Faizle,
Spekülatif sermayeyle,
Manşetlerle yapılıyor.
Finans baronları ve onların yerli vitrinleri bu yüzden önde.
Devletin bu alanlara yönelmesi tesadüf değil,
zorunluluktur.
Son Söz: Dokunulmaz Yoktur
“Hak geldi, bâtıl zail oldu.” (İsrâ, 81)
Bugün olan biten bir rövanş değil,
hakikatin geri dönüşüdür.
İsimler tartışılır,
manşetler atılır,
algılar köpürtülür.
Ama sonuç değişmez:
Bu ülkede artık dokunulmaz baronlar yoktur.
Vitrinler devleti perdeleyemez.
Türkiye yeni oyunu kurmaktadır.