Mehmet Akif’in bu mısraları, 15 Temmuz gecesi yeniden ete kemiğe büründü. O gece toprak, bir kez daha şehit kanıyla sulandı. Ezan dinmesin, bayrak inmesin, vatan bölünmesin diye yiğitler göğsünü kurşunlara siper etti.
9 yıl önce bir millet, Çanakkale ruhuyla, Kurtuluş Savaşı azmiyle, Bedir ve Uhud’daki teslimiyetle bir kez daha dirildi. O gece bir değil bin kez öldü bu millet, ama her seferinde tekbirlerle yeniden dirildi. Çünkü iman varsa korku yoktur. Çünkü bu millet bilir ki:
“Şehitler ölmez, vatan bölünmez!”
Bu destanı anlamayan, anlamak istemeyen bir güruh var ki hâlâ yüzümüzü kızartıyor:
“Bu bir tiyatroydu” diyorlar,
“Bu kontrollü bir kalkışmaydı” diyorlar!
Tiyatro diyenlerin gözleri ya kör, ya da ihanetin gönüllü seyircileri! Hangi tiyatroda vatan evlatları şehit olur? Hangi senaryoda gencecik yiğitler tankın altına yatıp bedenini parçalara ayırır? Hangi oyun sahnesinde 15 yaşındaki çocuklar alnından vurulur, analar evlatlarının kefensiz cenazelerini gözyaşıyla kucaklar?
Şunu açıkça söylüyoruz:
15 Temmuz’da sahnelenen bir oyun değil, kanla yazılan bir destandır!
Başrolde millet vardı, figüranlar değil!
Yönetmeni ihanet çetesi FETÖ’yken, senaryoyu tarihin altın sayfalarına yazan aziz milletimizdi!
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısı, aslında tarihin derinliklerinden gelen bir hatırlatmaydı:
“Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!”
Ve millet o sancak için sokaklara döküldü. Minarelerden okunan salalar, o gece şehadet şerbeti içenlerin ruhlarına eşlik etti. Çünkü bu milletin özü, imanı, mayası Allah’a teslimiyettir:
"La Tahzen İnnallahe Meana"(Tevbe 40)
(Korkma! Allah bizimle beraberdir.)
9 yıl sonra hâlâ diriyiz, uyanığız! Cumhurbaşkanımız bir kez daha o geceyi unutmamamız için haykırdı:
“Bu millet esir edilemez! Bu devlet diz çöktürülemez! Bu sancak yere düşmez!”
Şehitlerimizin emanetine göz diken, o ihaneti hafife alan her söz, her tavır, aslında o şehitlerin aziz hatırasına ihanettir.
Bir kez daha söz veriyoruz:
Vatanımıza göz dikenin gözünü çıkarırız!
Bayrağımıza uzanan eli kırarız!
Ezanımızı susturmak isteyenin boğazını sıkarız!
Ve haykırıyoruz:
“Şehitler tepesi boş değil,
Bu vatanı kahramanlar koruyor!
Ve bir bayrak dalgalanmak için,
Rüzgar bekliyor!”
Ruhları şad olsun, makamları âli olsun. O geceyi unutmayan, unutturmayan bu milletin evlatları olarak biz de diyoruz ki:
Biz biliyoruz ki; vatan namustur, bayrak şereftir, ezan sadamızdır, Kur’an yolumuzdur, iman ise canımızdan öte canandır!
Bu yolda şehitlik nasip, gazilik şereftir; biz bu aşkı göğsümüzde taşıdıkça ne ezan susar, ne bayrak iner, ne de bu millet eğilir!
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Özcan Şeker
15 TEMMUZ;ŞEHADETLE YAZILAN DİRİLİŞ DESTANI
15 Temmuz: Şehadetle Yazılan Diriliş Destanı
“Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.”
Mehmet Akif’in bu mısraları, 15 Temmuz gecesi yeniden ete kemiğe büründü. O gece toprak, bir kez daha şehit kanıyla sulandı. Ezan dinmesin, bayrak inmesin, vatan bölünmesin diye yiğitler göğsünü kurşunlara siper etti.
9 yıl önce bir millet, Çanakkale ruhuyla, Kurtuluş Savaşı azmiyle, Bedir ve Uhud’daki teslimiyetle bir kez daha dirildi. O gece bir değil bin kez öldü bu millet, ama her seferinde tekbirlerle yeniden dirildi. Çünkü iman varsa korku yoktur. Çünkü bu millet bilir ki:
“Şehitler ölmez, vatan bölünmez!”
Bu destanı anlamayan, anlamak istemeyen bir güruh var ki hâlâ yüzümüzü kızartıyor:
“Bu bir tiyatroydu” diyorlar,
“Bu kontrollü bir kalkışmaydı” diyorlar!
Tiyatro diyenlerin gözleri ya kör, ya da ihanetin gönüllü seyircileri! Hangi tiyatroda vatan evlatları şehit olur? Hangi senaryoda gencecik yiğitler tankın altına yatıp bedenini parçalara ayırır? Hangi oyun sahnesinde 15 yaşındaki çocuklar alnından vurulur, analar evlatlarının kefensiz cenazelerini gözyaşıyla kucaklar?
Şunu açıkça söylüyoruz:
15 Temmuz’da sahnelenen bir oyun değil, kanla yazılan bir destandır!
Başrolde millet vardı, figüranlar değil!
Yönetmeni ihanet çetesi FETÖ’yken, senaryoyu tarihin altın sayfalarına yazan aziz milletimizdi!
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısı, aslında tarihin derinliklerinden gelen bir hatırlatmaydı:
“Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!”
Ve millet o sancak için sokaklara döküldü. Minarelerden okunan salalar, o gece şehadet şerbeti içenlerin ruhlarına eşlik etti. Çünkü bu milletin özü, imanı, mayası Allah’a teslimiyettir:
"La Tahzen İnnallahe Meana"(Tevbe 40)
(Korkma! Allah bizimle beraberdir.)
9 yıl sonra hâlâ diriyiz, uyanığız! Cumhurbaşkanımız bir kez daha o geceyi unutmamamız için haykırdı:
“Bu millet esir edilemez! Bu devlet diz çöktürülemez! Bu sancak yere düşmez!”
Şehitlerimizin emanetine göz diken, o ihaneti hafife alan her söz, her tavır, aslında o şehitlerin aziz hatırasına ihanettir.
Bir kez daha söz veriyoruz:
Vatanımıza göz dikenin gözünü çıkarırız!
Bayrağımıza uzanan eli kırarız!
Ezanımızı susturmak isteyenin boğazını sıkarız!
Ve haykırıyoruz:
“Şehitler tepesi boş değil,
Bu vatanı kahramanlar koruyor!
Ve bir bayrak dalgalanmak için,
Rüzgar bekliyor!”
Ruhları şad olsun, makamları âli olsun. O geceyi unutmayan, unutturmayan bu milletin evlatları olarak biz de diyoruz ki:
Biz biliyoruz ki; vatan namustur, bayrak şereftir, ezan sadamızdır, Kur’an yolumuzdur, iman ise canımızdan öte canandır!
Bu yolda şehitlik nasip, gazilik şereftir; biz bu aşkı göğsümüzde taşıdıkça ne ezan susar, ne bayrak iner, ne de bu millet eğilir!